Köşe Yazısı Detayı

Dev bir çınar daha devrildi… ---------- 2 Mart 2015 Pazartesi

Onu ilk kez 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) seçim çalışmaları için Kocaeli’nde düzenlediği mitingde görmüş ve dinlemiştim. Lisede okuyan dayım,götürmüştü beni mitinge ve henüz on yaşındaydım. Bir kamyon kasası üzerinden halka sesleniyordu. Dayı bu konuşan adam kim.? diye sorduğumda.YAŞAR KEMAL dedi. Böyle tanımıştım büyük romancıyı… Başta dayım olmak üzere alanda olan kalabalık söylediklerine coşkuyla eşlik ediyordu. Ortaokul son sınıfta O’nun kitaplarıyla ilk kez tanıştım. Yaklaşık kırk dile çevrilip yayınlanan “İNCE MEMED’i” bir solukta okumuştum. İleriki yaşlarımda tekrar okuma gereğini duymuş; ezilenin kendini ezene karşı verdiği amansız mücadeleyi O’nun kaleminden öğrenmiştim. Daha sonra “TENEKE” isimli romanında; genç ve idealist bir kaymakamın yoksul köylülerle birlikte, çeltik ağalarına karşı verdiği amansız mücadeleyi zihinlerimize adeta kazınıyordu.Bu roman hem sinemaya,hemde tiyatroya uyarlanıyordu. O yıllar sancılı yıllardı. Hep beraber “NE EZEN NE EZİLEN İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN” kavgasını vermek için her türlü mücadelenin içindeydik. Dünyanın her tarafında düzene baş kaldıran ezilen,sömürülen insanların amansız bir direnişi ve kavgası vardı. Ve ezenlerin ezenler üzerinde büyük baskıları vardı. Kan vardı, göz yaşı vardı.. Ve hep artarak süre geldi. Yıllar önce Amerika’da katıldığı bir konferansta kendisine neden hep Çukurova’yı yazdığı sorduğunda verdiği şu cevap, Adana’ya bakışının belki de en güzel özetidiydi. “ Ben sadece Çukurova’yı yazmıyorum ki… Daha doğrusu Çukurova’yı bir tek ben yazmıyorum. Tolstoy yazıyor, Dostoyevski yazıyor. Çukurova’sını yazmayan hiçbir yazar büyük romancı olamaz. Hatta ben yazarım diyorsa da, yazar değildir. Ben Çukurova’yı herkes kadar yazdım. Stendhal da kendi Çukurova’sını yazmıştır.” Kısacası sömürü her coğrafyada aynıydı. Ancak,O’nun okuyucularından bir istemi vardı. “Bir; benim kitaplarımı okuyan katil olamasın, savaş düşmanı olsun. İki; insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.” Yaşar Kemal 17 yaşından bu yana sosyalist politikanın da içindediydi. 1961 Anayasası’ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne 1962’de katılmıştı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Yaşar Kemal, TİP’te sekiz yıl çalışmış yöneticilerden biriydi. 1987’deki bir söyleşisinde Türkiye’de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki “Nasıl bir sol modelden yanasınız?” sorusuna, şu cevabı vermiştir:”Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık… Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım. “Halka kim zulmediyorsa,etmişse,halkı kim eziyor,ezmişse,onu kim sömürmüş,sömürüyorsa,feodalite mi burjuvazi mi.?Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. […]Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa,sanatımın halktan ayrılmamasını isterim.Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum.”Bu sözler YAŞAR KEMAL’in yaşamının özetiydi.. Güzel insanlar o güzel atlara binip gidiyorlar tek tek.. Dev Çınar’da o güzel ata binerek sonsuz yolculuğuna gitti.. O artık yazdıklarıyla yaşayacak.. Yaşamaya ve yazmaya devam edecek.. Işıklar içinde uyu büyük usta.! “İnsan evrende gövdesi kadar değil,yüreği kadar yer tutar.”( Y.K )